GüncelManşet

9 MAYIS 1945: Zafer günü kutlu olsun!

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı, insanlığın tanık olduğu, dünya tarihinin en korkunç savaşlarından biridir. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, çok ağır yıkımların olduğu, Yahudi Soykırımı ile kitlesel ölümlerin yaşandığı en kanlı savaştır. 100 milyondan fazla askeri personelin katıldığı, 50 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği bu savaş, onarılması çok güç, büyük yaralar açmıştır. 1939-45 yılları arasında cereyan eden bu savaş, Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle başladı. 8-9 Mayıs 1945 tarihinde Adolf Hitler’in yer altında, saklandığı sığınağında, Kızıl Ordu’nun Berlin’i ele geçirdikten sonra kafasına kurşun sıkıp intihar etmesiyle sonuçlandı. Alman birliklerinin teslimiyet bayrağını çekmesiyle de yenilgi kabul edildi.

8 Mayıs1945 tarihinde imzalanan anlaşmadan sonra Sovyetler’de ve 15 Cumhuriyet’te bu tarih Zafer Günü olarak kabul edildi. İlk Zafer Günü kutlamaları Josef Stalin’in isteği üzerine 24 Haziran 1945 tarihinde başladı. 1946 yılından itibaren, bütün Cumhuriyetler’de bugün Zafer Günü olarak kutlanıp anılmaktadır. SSCB’de Anayurt Savunmasında vatanları için, Hitler faşizmine karşı mücadelede şehit düşen kahramanlar törenlerle anılmaktadır. 1965 yılından sonra Devlet Başkanı Leonid Brejnev’in onayı ile bu tarih resmi tatil ilan edildi. Bu gelenek yeni burjuva olan Putin-Medvedev ekibi tarafından da içerik olarak değiştirilerek devam ettirilmektedir. Zira bugün Rusya Cumhuriyeti’ne hakim olan yeni burjuvazi, sosyalizm döneminden kalan bütün değerler üzerine zenginliklerini inşa ederken, bu kutlamaları da rakiplerine karşı nükleer güç ile silah gösterisi şekline dönüştürmüştür. Avrupa Birliği ülkelerinde de resmi tatil olarak kabul edilen Zafer Günü, aynı şekilde 2000 yılından itibaren İsrail’de de kutlanmaktadır.

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı, dünya pazarlarının yeniden paylaşılması amacıyla ortaya çıkmıştır. Bir tarafta başını Almanya’nın çektiği Japonya, İtalya, İspanya’dan oluşan faşist blok, diğer tarafta Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB arasında olmuştur. İngiliz, Fransız, Amerika devletlerinin gayesi dünya egemenliğine hakim olmak isteyen faşist blokun hakimiyetini kırmak, siyasi planlarını başarısızlığa uğratmaktı. Esasında tüm emperyalistlerin birleştikleri tek nokta Sovyetler Birliği’nin yıkılması, komünizm tehlikesinin engellenmesiydi, ki savaşın en kirli senaryosu da bu olmuştur.

1939 yılında Sovyetler ile Almanya arasında Saldırmazlık Antlaşması imzalandı. 10 yıl süre için geçerli olacak bu antlaşmaya göre iki taraf birbirlerine saldırmayacaktı. Fakat A. Hitler için bu antlaşmanın hiçbir geçerliliği yoktu. Gizli gizli saldırı hazırlığı içerisine girdi. Hitler faşizmi 1941 yılında hemen hemen tüm Avrupa kıtasını işgal ederek hakimiyetini kurdu. Polonya, Danimarka, Norveç, Belçika, Hollanda, Fransa, Luxemburg, Yugoslavya, Romanya ve Yunanistan’ı işgal etti. Her ülkede komünistlerin, anti-faşist örgütlenmelerin ve yurtseverlerin dışında, bugün zafer kutlamalarına hiç utanmadan sahip çıkan iktidarlar kayıtsız şartsız teslim olmuşlardı.

A. Hitler’in amacı sosyalizmin kalesi SSCB’yi ele geçirip, yenilgiye uğratmak ve yok etmekti. Nitekim, aralarındaki anlaşmaya rağmen Sovyetler Birliği’ne saldırma vaktinin geldiğini şu sözlerle ifade ediyordu; “Rusya’yı bir daha asla ayağa kalkamayacak şekilde yok edeceğiz.” Almanya, müttefiklerinin de desteğini alarak Finlandiya, Romanya, Macaristan, İtalya, Slovakya, Hırvatistan ve İspanyollardan oluşan sayıları 3 milyondan fazla asker ile Sovyetler’e saldırdı. “Yıldırım” savaş planı denilen bu harekata göre Almanlar birkaç ay içerisinde Moskova’ya yaklaşmak ve teslim almak istiyordu.

1941 yılında ilk defa Naziler 10 tümenlik bir ordu ile Brest’e (Beyaz Rusya) saldırdılar. Almanların “8 saat içerisinde teslim alacağız” diye hesapladığı Brest kalesini,1 ay içerisinde alamadıkları müthiş bir direnişle karşılaştılar. Bugün bile duvarlarda yazılar halen bulunmaktadır. Burada 4000’e yakın Ermeni savaşçısının ve diğer halklardan askerlerin de katıldığı savaşta Kızıl Ordu geri çekilme yolunu seçti. Duvarlarda “Öleceğiz ama kaleden çekilmeyeceğiz” yazılması, ekmek ve su yokluğuna rağmen askerlerin direniş ve kahramanlığı ders kitaplarında okutulmaktadır. Ermeni Partizanlarının direnişe ait yazıları duvarlarda halen korunmaktadır. “Hatırla sen savaşçı Haykazun’u… 1941” gibi.

 

Sovyetler Birliği Kahramanı, Mareşal Hovannes K. Bağramyan

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Ermenistan ve diasporada bulunan Ermeniler, Rus halkının yanında her koşulda yardıma hazır olduklarını, kardeş Rus halkının yardımına koşacaklarını kesin bir dille belirttiler. Pazar günü de dahil olmak üzere, iş günü ilan edilerek hazırlıklara başlandı. 7’den 70’e herkes kardeşlik görevini yerine getirmek ilan edilen seferberliğe katıldı. Harbin ilk günlerinde Ermenistan’dan 20 bin gönüllü Rusya’ya geçerek savaşa katıldı. Ermeniler kardeş olarak savaşa bütün olanakları ile destek oldular. Savaş içerisinde Ermeni ulusu çok kıymetli komutanlar ile savaşçılar çıkardı. Bu kişiler savaşta tayin edici rol oynayarak savaşın kaderini değiştirdiler. Bunların başında Sovyetler Birliği Mareşal’ı Hovannes K. Bağramyan gelir.

Albaylıktan Mareşallığa kadar yükselen bu büyük komutanın savaşta tayin edici rolü olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. “Sovyetler Birliği Mareşali” ve iki defa “Sovyetler Birliği Kahramanı” ünvanı ile ödüllendirilen H. Bağramyan Arzah (Dağlık Karabağ), Stepanakert doğumludur. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na gönüllü er olarak ismini yazdırdı. Kafkas cephesinde Osmanlıya karşı savaştı. 1917 Ekim Devrimi’nde Lenin’in Kafkaslar’daki özel temsilcisi Komiser Stepan Şahumyan’ın birliklerine katıldı. 1918 yılında Çarlık Kafkas cephesinin dağılması ile Antranik Paşa’nın fedai ordusuna katılarak kendi süvari birliği ile Karin’e (Erzurum) kadar geldi. Sardarabat savaşına katıldıktan sonra, 1920 yılında kurulan Ermenistan ordusuna katıldı. A. Miasnikyan, H. Pjiskyan gibi önderlerin kurduğu Ermenistan kızıl ordusunda savaş teorisinin temel bilgilerini aldı.

Leningrad’da yüksek süvari okulu, Moskova’da askeri akademisinde eğitim aldı. 1940 yılına  gelene kadar H. Bağramyan’ın askeri bilgi taktik ve strateji hakkında yazdığı yazılar basılmaya başlandı. Suvari birliklerinin hücumları ile ilgili askeri tezi yayımlandı. H. Bağramyan yetkinleşmiş bir komutan olarak Moskova Askeri Genel Komutanlığı’na çağrılarak görevlendirildi. Batı Cephesi Alman istilasına karşı savunma için planlar yapması kararlaştırıldı. Artık H. Bağramyan için II. Emperyalist Paylaşım Savaşı başlamış oldu. Kızıl ordunun Batı cephesinde her geçen gün durumunun geriye gitmesi sonucu yeni planlar yapma gereği duyuldu. Almanlar Kiev’e hücum edip ele geçirdikten sonra Moskova’ya ilerlemeyi planladılar.

Kiev’de Kızıl Ordu’nun çemberde kalabileceğini sezen H. Bağramyan durumu Moskova’ya bildirdi. Bağramyan’la ilişki kuran Moskova, geri çekilme teklifini kabul etti. Ama çok geç kalınmıştı. Özel bir uçakla çembere düşen Kızıl Ordu’yu uyarmaya gitti. Çemberden çıkamayan askerler büyük zaiyat verdi. H. Bağramyan’ın acilen topladığı 1000 kişilik özel kuvvetle Kızıl Ordu’yu çemberden kurtarmayı başardı. Bu olağanüstü başarısından dolayı “Kızıl Bayrak” nişanıyla ödüllendirildi. H. Bağramyan ilk defa Yelez bölgesinde Almanların 34. Ordu’sunu Moskova kapılarında çembere alıp yenilgiye uğrattıktan sonra hatıralarında olayı şöyle anlatıyordu; “Almanların yıldırım harbi planları altüst oldu ve ordularının yenilmezliği inancı tarihe karıştı.”

Almanların dalga dalga gelen hücumları Moskova önlerinde kırıldı. Kızıl ordu tarafından 120 km geri püskürtüldü. Alman Merkez komutanlığı 10 İtalyan, 10 Finlandiya, 22 Romen, 13 Macar, 179 Alman toplam 240 Tümenlik bir kuvvetle Stalingrad (Volgograd) ve Kafkasları işgal edip harbi 1942 yılında galibiyetle bitirmeyi planladılar. Ama hiçbir şey istedikleri gibi olmadı.

 

Stalingrad Direnişi

Stalingrad savaşı 2 dönem olmak üzere 6 aydan fazla sürdü. I. Dönem Alman hücumlarına karşı savunma, II. Dönem ise Kızıl Ordunun hücumu ve galibiyeti. Zaferin başlangıç noktası Stalingrad’ı kuşatan Nazileri kış şartlarında çembere alınmasıyla başladı. 300 bin asker bu kuşatmada teslim oldu. Bunun hazırlıkları iki ay sürdü. Bütün kuvvetler Stalingrad’a kaydırıldı. Naziler çembere alındı. Büyük darbe alan Alman ordusu bir daha kendine gelemedi. Naziler moral olarak çöktü. Sovyet askerleri yokluk ve yoksulluk içerisinde olmasına rağmen moral olarak üstünlük sağladı. Stalingrad’ı ele geçirip, Kafkaslar’daki petrol havzalarına göz koyan Naziler, Kızıl Ordu’nun direnişi ile bozguna uğradı. Stalingrad direnişi aynı zamanda, tüm dünyayı faşizm tehlikesinden kurtardı. 200 gün süren Stalingrad savaşı insanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biri olarak tarihe geçti. 1 milyon Sovyet askeri öldü. Faşist Blok burada askerlerinin dörtte birini kaybetti. Naziler geri çekilmeye, Kızıl Ordu ise SSCB topraklarını işgalden kurtarıp Avrupa’ya doğru ilerlemeye başladı.

Neticede Stalingrad gibi, Kafkas harbi de Kızıl Ordunun galibiyetiyle sona erdi. Ukrayna’nın kurtuluş savaşında Ermeniler kan dökerek Ukrayna halkıyla  gerçek dostluk kurdular. Bağramyan 1942-43 kış mevsiminde Almanların hücumlarını Moskova önlerinde püskürterek karşı hücuma geçti. Yine bu başarılarından dolayı I. sınıf “Kuduzov” nişanıyla ödüllendirildi.

Resmen stratejist ve taktikçi, üstün kabiliyete haiz bir general olarak da ün saldı. Almanların askeri yığınağını toptan imha etmek için General Max Reyner’in planını reddeden J. Stalin, H. Bağramyan’ın planını kabul etti. J. Stalin, Ermenilerin savaşçı geleneklerini çok iyi biliyordu. Sovyet ordusunun güneyde kalan kısmı Stalingrad ve Don cephesi savaşları sonucu merkezden kopmuşlardı. Kafkasya’nın savunması Ermenilere güvenilerek verilmişti. Stalingrad savunmasına da katılan Ermeni 76. Tümeni bütün cephelerde ön sıralarda görev aldı. Yine Stalingrad  savunmasında 198 uçuş yapan ünlü pilot Sarkis Durnazyan başarılarından dolayı “Sovyetler Birliği Kahramanı” ünvanıyla ödüllendirildi. Geçmişte Ermenilerin Gürcistan için savaştıklarını, J. Stalin’in kendi hayatının da Ermeni devrimci Kamo’ya borçlu olduğunu bu yüzden Ermenilere güveni tamdı.

1943 Temmuz-Ağustos Gurks cephesi savaşlarında Hovannes Bağramyan savaşın gidişatını değiştirdi. Alman orduları hücuma geçip zafer kazanmaya niyetlendiler. Ama H. Bağramyan buna karşılık verip hücuma geçmesiyle dağıldılar. Geri çekilmek mecburiyetinde kaldılar. J. Stalin, H. Bağramyan’ı bu zaferinden dolayı kutlayarak teşekkür etti. İlk defa Moskova 120 top atışıyla selamladı.

Kendi hatıralarında H. Bağramyan Orloy-Gurksk-Pelkorot cephesinin, Moskova ve Stalingrad cephelerinden daha önemli olduğuna değinerek “Moskova cephesine katılan iki taraf kuvvetlerinin asker sayısı 1.5, Stalingrad 2, Gurksk ise 3 milyondan fazlaydı” şeklinde belirtti. 227 km ilerleyen H. Bağramyan 800’e yakın yerleşim yerlerini kurtardı. 100 bin Almanı saf dışı bıraktıktan sonra çok miktarda askeri malzemeyi ele geçirdi. Bunun üzerine H. Bağramyan orgeneralliğe yükseldi. I. derece “Suvorov” nişanıyla ödüllendirildi.

 

Askeri stratejist ve taktisyen Hovannes Bağramyan

1944 yılı başlarında Sovyet-Alman cephesinde önemli değişiklikler meydana geldi. Bağramyan önderliğindeki Kızıl Ordu birlikleri Alman savunma hattını 80 km genişliğinde, 30 km derinliğinde yardı. Almanlara büyük zaiyat verdi. Stratejik öneme sahip Korotov şehrini kurtararak Kızıl Ordunun çembere düşmesi tehlikesini ortadan kaldırdı. Alman “merkez” ordu ile “kuzey” ordu gruplarının arasına derinlemesine girerek onları ikiye ayırdı. Alman ordu gruplarını ikiye ayırmaya muvaffak olan bu meşhur stratejist ve taktik ustası arayı 200 km daha genişletmeyi başardı. Stalin Moskova’dan telefonla arayarak H. Bağramyan’ı tebrik etti. Minsk bölgelerinde bozguna uğrayan Alman ordu birlikleri Merkez ve Kuzey gurupları arasına yardım gitmedi. 29 Temmuz 1944’de Stalin H. Bağramyanı kutlayarak “Sovyetler Birliği kahramanı”, “Lenin”, “Altın Yıldız” madalyaları ile onurlandırdı. Baltıklarda savaş yürüten H. Bağramyan cephesi en zor ve mühim olanıyla görevlendirilmişti. 4000 göl ve bataklıkla çevrili bu bölgede askeri hareket  yapmak olağanüstü bir kuvvet ile bilgiyi gerektiriyordu.

Times gazetesi 5 Temmuz 1944’deki yazısında “general Bağramyan’ın meşhur Alman Orgeneral’i Linderman’ın ordu gruplarını dağıtarak Polotsk’ı kurtardı ve Baltık kapılarını açtı” şeklinde okuyucularına duyurdu. Almanlar bunun üzerine geri çekilme kararı aldılar. Fakat Hitler’in emriyle durakladılar. 35-40 Alman Tümeni burada sarılarak imha edildi.

H. Bağramyan askeri bilimin en meşhur kişilerinden biridir. Hazırladığı planları yürürlüğe koyarak galibiyetlere ulaştı. Böylece H. Bağramyan 22 Haziran 1941’den 9 Mayıs 1945’e kadar 1418 gün geceli gündüzlü cephede faaliyet göstererek zaferden zafere ulaştı.

 

Cephelerde Partizan Savaşı

Moskova Savunma Komitesi Mayıs 1942’de Partizan gruplarının kurulmasına karar verdi. Kuzey’den Güneye Nazilerin işgal ettikleri topraklarda Ermeni Partizan grupları savaşa  iştirak ettiler. Bunların belli başlıları “Hahtanak”, “A. I. Mıkoyan” olanıdır. En tanınmışları Ukrayna ve Bryansk bölgesi Partizanlar içinde büyük üne sahip olan yüzbaşı Sarkis Azaryan 1943’te şehit  düştü. Kirovagrad bölgesinin Partizan grup komutanı Kalust Stepanyan, Brest bölgesi Partizan Tugay komutanı Sımpat Arzumanyan, “Stalin” Partizan tugay komutan vekili Sarkis Gedyan, Kırım Partizan birliklerinin kurmay komutanı Yüzbaşı K. Sarkisyan idiler. Ama çarpışmalar esnasında  Ermeni ulusunun cesur evlatlarından Aşot Harutyunyan, Hayk Mardirosyan, Suren Boğosyan Gestapo tarafından kurşuna dizildiler.

Almanlara esir düşen pilot Aram Karapetyan 1944’te Minsk şehrinin kurtuluş günü bir Alman uçağını kaçırıp başarıyla Beyaz-Rusya Partizanları saflarına gelebilmiştir. Kırım’da istihbarat görevi yapan teğmen Hayk Mardirosyan 1000 gün Gestapo üniformasıyla Tevedosya şehrinin Alman karargahında çalışarak Kızıl Ordu Genel Komutanlığına tüm gizli bilgileri nakletmiştir. 15 yaşındaki Tamara’dan bu konuda büyük destek görmüştür. Şubat 1944’de fark eden Gestapo Hayk-Tamara Mardirosyanları tutuklayarak kurşuna dizmişlerdir.

Polonya’da istihbaratçı Aram Mirzoyan Alman nöbetçisini öldürerek Gestapo bürosundan önemli askeri haritaları alarak Partizanlara teslim etti. Almanlar tarafından tutuklanarak ağır işkencelere tabi tutuldu. Ama Partizanlar tarafından kısa sürede kurtarıldı. Minsk bölgesinde kendi istihbarat bölüğü ile çalışan M. Bağdasaryan Alman subay üniformasıyla, kendi birlik üyeleriyle geceleri şehirde dolaşarak Alman askerlerini imha ediyordu. Bu nedenle Gestapo başına 50 bin Mark mükâfat koydu. Bu kahraman 318 Alman askerini öldürdü. 27 treni raydan çıkararak kullanılamaz hale getirdi.

 

Ermeniler soykırım tehlikesiyle karşı karşıya

Stalingrad cephesi Sovyetler için ne kadar önemliyse Ermeniler için de Kafkasya cephesi de o kadar önemliydi. Nazilerin, Stalingrad’da ağır kayıplar vererek geri çekilmeleri, Kafkaslar’da ilerlemelerini durdurdu. Sınırda yığınak yapmış olan Türk Devleti, Ermenistan’ı işgal etmek için Stalingrad ve Kafkaslar’ın düşmesini bekliyordu. Ermenistan var olmak ile yok olmak arasında bulunuyordu. Almanların savaş esnasında Türk elçisi olan V. Pape’nin bildirdiğine göre dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu “Kızıl Ordu’nun mafolmasını candan diliyorum. Böyle bir fırsatın yüzyılda bir olabileceğini, bunun gerçekleşmesinin Türk halkının eski bir dileği” olduğunu bildiriyordu. Almanya’ya garanti vererek, “Sovyet sınırının daima Türk tehdidi altında” olduğunu da belirtti. Bu Talat ve Enver’in Pan-Türkist hayallerinin yeniden canlandırılması anlamına geliyordu. Türk hükümeti daha ileri giderek boğazları Alman, İtalyan gemilerine sonuna kadar açmışlardı. Ama daha da ileri gidemediler. Ermeni amiraller Sovyet sahilleri ile Kafkaslar’ı başarıyla savundular. 1942 yılında Genelkurmay’dan bir heyet Nazilerle küstah planlarını hayata geçirmek için, Almanya’ya Nazilerle görüşmeye gittiler. Türk devletinin bütün dikkatleri Stalingrad ile Kafkas savaşlarına çevrilmişti. Oradan gelecek bir haber ile saldırıya geçeceklerdi.

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın kazanılmasında Ermeni ulusu, büyük fedakârlık gösterdi. Anavatan savunmasında, 600 bin vatan evladını savaşa gönderdi. Bunlardan 300 bini geri dönemedi. 1915 Ermeni soykırımında 1.5  milyon insanını kaybeden Ermeni ulusu, henüz yaralarını sarmadan, bir karış vatan toprağı için kendilerini yeniden insanlığın başına bela olan faşizme karşı savaş içinde buldu. Bu savaştan da başarıyla çıkmasını bildiler.

 

Auschwitz-Birkenau özgürleşiyor

Hitle faşizmi II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Yahudi ulusuna karşı soykırım yaparak 7 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuştur. İmha ve yok etmek için dünyanın değişik yerlerine toplama kampları kurmuştur. Bunların içinde en büyük ve merkezi olarak bilinen Auschwitz kampıdır. Bu kamp Kızıl Ordu birlikleri tarafından kurtarılarak tutuklular özgürleşmişlerdir.

Ölüm kampı olarak da bilinen Auschwitz-Birkenau 1940 yılında inşa edildi. Avrupa ülkelerinden tutuklanıp buraya getirilen Yahudiler, komünistler, Romanlar, savaş esirleri buraya kapatıldı. İnsanlar değişik kategorilere göre tasnif edildikten sonra öldürülüyordu. 13 bin Yahudi buraya getirildi. 900 bini sonra gaz odalarında imha edildi.

Çok kötü koşullar altında burada tutulan insanlar özel güvenlik subayları SS’ler tarafından öldürüldüler. SS doktorları fiziki yapısı çalışmaya elverişli olanı ayırıyor, olmayanları ise gaz odalarında imha ediyordu. 13 Ocak 1945 sabahı, bütün cephelerde hezimete uğrayan Nazilere karşı, kampın kurtarılması için sabah saatlerinde bir saldırı başlatıldı. Panikleyen Naziler geri çekilirken kamptaki tüm gaz odalarını havaya uçurdular. Tutukluların bir kısmını kendilerini siper amaçlı yanlarına aldılar. Ama ağır ve hareket edemeyenleri orada bıraktılar. Bazı yerlerde Kızıl Ordu, güçlü Nazi direnişi ile karşılaştılar. Çıkan çatışmalarda 250 Kızıl Ordu askeri şehit düştü. Ama kamp ve 7.500 civarında insan ölmek üzere iken Nazilerden kurtarıldı. Kampta Nazilerin geride bıraktığı 1 milyondan fazla giysi, 4.500 çift ayakkabı ile 7 ton saç bulundu. Bu tablo vahşetin geldiği boyutu gösteriyordu.

Artık savaşın sonunun yaklaştığı Nazilere vurulan öldürücü darbelerden belli olmaya başladı. Kızıl Ordu’nun hedefi 1 Mayıs’ta Berlin’i ele geçirip savaşa son vermekti. Berlin’e doğru geri kaçan Naziler, ilerleyen Kızıl Ordu’ydu. Şubat 1945’et Ermeni “Tamanyan” 89.Tümeni, Nver Safaryan komutasında ilk defa Oder nehrini geçerek Frankfurt’a girdi. Ermeni kızıl tümeni 60 gün süren kanlı çatışmalara girdi. Almanların, Ermenileri nehre dökme planı boşa çıkarıldı. Berlin cephesinde ise Ermeni 89. Kızıl Tümeni Berlin’in Rosenthal bölgesini işgal etti. Binbaşı Hrant Simonyan’ın taburu, Potştrasa sokak kavgalarına tümenin diğer taburları ise Uferştrase ve Ordştrsa sokak çatışmalarına katıldılar. Şehrin girişinde Almanların inşa ettikleri “Hampul Hayt” kalesi, Nver Safaryan tarafından çembere alındı. 2 Mayıs’ta 4000 esirle zaptedildi. 3 Nişanlı Ermeni Kızıl 89. Tümeni ve komutanı Nver Safaryan’ın ismi Berlin’i işgal eden kuvvetler arasına katıldı. İlerleyen Kızıl Ordu tümeni 7-8 Mayıs’ta Elb nehrinde İtilaf Devletleri ile birleştiler. Almanya teslim oldu.

Faşizme karşı kazanılan bu zaferde Sovyet halkı 26.6 milyon kahraman evladını kaybetti. Geleneksel olarak her yıl düzenlenen 9 Mayıs Zafer Günü etkinlilerine bu yıl da Ermenistan’dan yine savaş gazileri Moskova’ya  davet edildi. Günümüzde 1400’e varan sayılarıyla zaferin haklı gururu ve onuru ile yaşıyorlar.

9 Mayıs 1945 Zafer’i Ezilen Dünya Halklarına Kutlu Olsun!

Şan olsun Sovyetler Birliği Kızıl Ordusuna!

 

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu