GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Yönelim Doğrultusunda Kararlılıkla Yürümek…(1)

"Kolektif mekanizmalarda günlük çalışmalardan tutalım da bir dizi daha kritik başlığa kadar farklı görüşlerin olması kaçınılmazdır daha doğrusu zenginliktir. KP disiplini hiçbir bileşenini görüşlerinden vazgeçmeye zorlamaz ancak alınmış kararlara uymayı bir görev haline getirir"

 

Devrim yürüyüşümüzün zorluğu ve aşılmayı bekleyen sorunlarımız, atılacak adımların önündeki engellerin bir an önce aşılması ve söz konusu adımların daha da hızlandırılması görevi her zamankinden acil olarak önümüzde duruyor.

Merkeziyetçilik ve demokrasi, disiplin ve özgürlük, karar birliği ve kişisel yaklaşım…

Mücadelemizin genel seyri düşünüldüğünde önemli sorunlarımızın başında “ideolojik ve politik olarak gelişkin, inisiyatifli ve militan kadro” eksikliğinin geldiğini söyleyebiliriz. Ama bu tespit, tek başına yeterli değildir. Çünkü esas itibarı ile bu bir sonuçtur. Olması gereken, bu sonucu doğuran neden ve niçinlerin tartışılması ve açığa çıkarılmasıdır. Bu tartışma sayısız yönden ele alınıp sonuçlandırılabilir. Ancak biz bu bölümde kolektivizm, kolektif çalışma ve de bununla bağlantılı olarak demokratik merkeziyetçilik meselesine vurgu yapacağız.

Kolektivizmi, kolektif çalışmayı özgünlükleri ile birlikte kavradığımız oranda; onun mücadelemizin her alanında ve her anında kendini yeniden ve yeniden, sürekli daha ileri bir düzeyde üretmesi gerektiği zorunluluğunu da kavramış oluruz.

Nihai amacımıza ulaşmanın ancak onun talep ettiği ilkeler, özüyle uyumlu yol ve yöntemlerle mümkün olabileceği, bu ilkelerin her bir yoldaşın günlük yaşamı ve mücadelesinde maddi bir güce dönüşmesine paralel, konu bağlamındaki sorunlarımızın adım adım çözüleceği genel bir doğrudur.

Saflarımıza katılan her bir yoldaşın beraberinde getirdiği bireycilik ve yabancılaşmanın sürekli ve bilinçli bir şekilde mücadele yürütülerek alt edilmesi, ideolojik dönüşüme uğratılması olmazsa olmazlarımızdandır.

Aksi durumda bu özelliklerini koruyan yoldaşlar “oldukları-geldikleri gibi” saflarda yaşam şansı bulacak ve bu durum hastalığın yayılmasına neden olacaktır. Yani saflara dahil olan her bir yoldaşın dayanışma, saygı, açıklık, paylaşım vb. gibi daha sayısız değerlerimizle donatılarak devrimcileşme eylemi sürekli kılınmalıdır.

Kolektivizm denilince öncelikli olarak örgütlülüklerin yukardan aşağıya, canlı bir organizma olmalarından kaynaklı kolektivizmin özüne ve ruhuna uygun olarak biçimlendirilip ilgili mekanizmaların işletilmesi zorunluluğunu anlıyoruz, anlamalıyız.

Bu başlığın önemli bir bileşeni de demokratik merkeziyetçilik ilkesidir. Ve bu ikisi kopmaz bir bağla birbirine bağlıdır. Demokratik merkeziyetçilik, kitlelerden kitlelere çizgisinin genel olarak örgüt işleyişindeki özel olarak da komünist partisindeki biçimidir. Gücünü kitlelerden almayan hiçbir fikrin gerçek anlamda inisiyatifli olamayacağından hareket ederek, bu ilkenin bir komünist partisi açısından ne kadar önemli olduğunu anlamak mümkündür.

Kolektif mekanizmalardaki inisiyatifin ortaya çıkarılması, örgütlenmesi ve yönlendirilmesi kuşkusuz demokrasinin yaygınlığına bağlıdır. Demokratik merkeziyetçilikten kastedilen çok kaba olarak demokratik davranma

zorunluluğu, azınlık-çoğunluk denkleminin kurulması, karar alma süreçlerinde ilkenin işletilmesi vs. değildir. Burada esas olan doğru bir fikrin onlarca renk arasında ortaya çıkarılması, geliştirilmesi ve gerçekleştirilebilir-pratiği ilerici yönde değiştirebilir kılınmasıdır. İlkenin demokrasi yanı yukarıda da değindiğimiz gibi her kişinin-militanın-faaliyetcinin kendini rahatça ifade edebileceği demokrasi ortamının oluşturulması iken merkeziyetçilik yanı ise uygulamada yaşanan sorunların aşılmasına dönüktür.

İlke bu şekliyle kavrandığında kolektifin disiplinini, gücünü artırırken ihlal eden kimi yaklaşımlar onun gücünü zayıflatır; doğru fikirlerin oluşmasını engeller ve ileriye doğru atılacak adımların etki gücünü olumsuz anlamda etkiler hatta belirler. Kısaca, demokrasi ve merkeziyetçilik ilkelerinin içiçe girdiği bir örgütlenme ilkesi olan demokratik merkeziyetçilikte, demokrasi olmadan merkeziyetçilik burjuva kuyrukçuluğudur, ki bu da kolektifi yozlaştırır. Merkeziyetçilik olmadan demokrasi ise herkesin her istediğini, her istediği anda yapması anlamına gelir, ki bu da disiplinsizlik ve karmaşa demektir. Sonuç olarak her ikisi de bir komünist parti için aynı sonucu doğurur.

Tartışmalarda genellikle oldukça basitleştirilerek herhangi bir kararda ya da tartışmada azınlığın çoğunluğa tabi olması olarak kısırlaştırılan demokratik merkeziyetçilik, en öz haliyle kolektif tartışmalardan çıkan sonuçların kararlara veya tavırlara yansıtılmasıdır. Burada kolektif tartışmalardan vurgusu önemli ve hayatidir.

Kolektif içinde doğru fikirlerin yaratılması ve doğru çalışma tarzının örgütlenmesi süreci olarak değerlendirilmesi gereken demokratik merkeziyetçiliğin kolektifin yaşamında belirleyen bir yönü vardır.

Zira onun demokrasi yönü; kolektifin izleyeceği politikaların tartışılarak kolektif tarzda kararlaştırılması, alınan kararların yanlış yönlerinin atılıp, doğruların geliştirilmesi, eleştiri özeleştiri silahının etkili bir tarzda kullanılabilmesi, proleter disiplinin sağlanabilmesi ve kolektif içindeki sınıf mücadelesinin doğru tarzda yürütülebilmesi için gereklidir. Merkeziyetçilik yönü ise alınan kararların her alanda uygulanabilmesi, irade ve eylem birliğinin sağlanabilmesi, tek bir insan gibi davranılabilmesi, kolektifin iradesini delecek her türlü başıboşluğun önlenebilmesi için gerekli olan bir araçtır. Önemli olan bu iki yön arasında diyalektik birliği kavrayabilmek ve yaşama geçirebilmektir. Merkeziyetçilik ve demokrasi, disiplin ve özgürlük, karar birliği ve kişisel yaklaşımlar gibi görünürde çelişik ifadelerin yan yana yer aldığı hareketli ve canlı bir politik ortam ancak bu kavrayışla yaratılıp ve yaşatılabilir.

Örneğin KP açısından sağlam ve güçlü bir irade gösterebilmek hayatidir. Bu irade ise ancak, demokratik yoldan, kolektif olarak çeşitli görüş ve fikirleri karşı karşıya getirerek ve sonuçta ise herkes için uyulması zorunlu kararlar alarak yaratılabilir.

Her KP açısından demokratik başlığı da, merkeziyetçilik vurgusu da kitlesinin-geniş kitlelerin iradesine dayanmak zorundadır. Bu durum, bahsi geçen kitlenin tartışmalara en etkin şekilde katılması üzerinden planlandığında tartışmaların birlikte yürütülmesini, kararların birlikte alınmasını, daha iyi

kavranmasını, deneyimin genelleşmesini, yetersizliklerin açığa çıkmasını ve en nihayetinde sonuçların herkes açısından daha inanılır ve bağlayıcı olmasını sağlayacaktır.

Bu ilkenin uygulanmasında asıl sorun kolektif içindeki politik tartışmaların nasıl yürütüleceği, değişik fikirlerin mücadelesinin nasıl verileceğidir. Zira fikir mücadelesinin içerde nasıl verildiği aynı zamanda KP’lerin siyasi seviyesinin de göstergesidir. Burada “siyasi” vurgusunun altını önemli çizmek gerekmektedir, çünkü demokratik merkeziyetçiliğin özü siyasettir, farklı politik düşüncelerin çatışmasıdır.

Şurası gerçek ki, herhangi bir konuda karar alınmadıkça her yoldaş farklı görüşlerini, düşüncelerini, eleştirilerini ilgili mekanizmalarda ileri sürebilir, tartışabilir, ancak bir defa karar alındıktan sonra bütün kolektifin tümü tek bir insan gibi davranmakla yükümlüdür. Burada bahsini ettiğimiz disiplin, alınan kararlara körü körüne uyulması vb. değildir.

Kolektif mekanizmalarda günlük çalışmalardan tutalım da bir dizi daha kritik başlığa kadar farklı görüşlerin olması kaçınılmazdır daha doğrusu zenginliktir. KP disiplini hiçbir bileşenini görüşlerinden vazgeçmeye zorlamaz ancak alınmış kararlara uymayı bir görev haline getirir.

(Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu